Yahşihan Masaj Salonu Hizmeti Ebru

Yahşihan Masaj Salonu

Yahşihan Masaj Salonu

Şimdi küçüklerin de sesi yükselmişti. Hem kendi kişiselacılarını anımsıyorlar, bununla beraber evrensel bir acıya katılıyorlardı

belki. Percival’ın derdini paylaşırcasına, onlar da ağlamaya

başladılar. Küçüklerden ikisinin, hemen hemen Percival’ınki

kadar gürültülüydü ağlaması.

Maurice, çocukları kurtardı.

“Bana bakın!” diye bağırdı.

Düşüyormuş gibi yaptı, kıçını ovdu. Sallanan kütüğe

oturup, otların üstüne yuvarlandı. Ustaca yapmıyordu

şaklabanlığını, ama Percival ile öteki çocuklar onu gördüler;

burunlarını çekip güldüler. Çok geçmeden öyle abuk sabuk

gülüyorlardı ki, büyükler de gülmeye başladılar.

Bu gürültü içinde ilk duyulan ses Jack’ınki oldu.

Denizkabuğu elinde olmadığı için, kurallara karşı gelmiş olarak lafalmış oluyordu; fakat kimsenin aldırdığı yoktu:

“Ya canavar?”

acayip bir şey oluyordu Percival’a; esneyip sendeliyordu.

Jack, onu yakalayıp sarsmak zorunda kaldı:

“Canavar nerede yaşıyor?”

Jack onu sıkı sıkı tuttuğu şekilde, Percival düştü düşecek

gibiydi.

Domuzcuk alay etti:

“Bu adada saklanabildiğine nazaran, amma da akıllıymış bu

canavar!”

“Jack her yere gitti.”

“Bir canavar nerede yaşayabilir?”

Yahşihan Masaj Salonu

“Canavarmış! Hadi be!”

Percival, bir şeyler mırıldandı; toplantıdakiler genegüldüler. Ralph, öne doğru eğildi:

“Ne diyor?”

Jack, Percival’ın söylemiş olduğini dinledikten sonra onu bıraktı.

Jack’dan kurtulan, çevresini saran insanların rahatlık verici

varlığını duyan Percival, uzun otların arasına düşüp uykuya

daldı.

Jack, gırtlağını temizleyip, olağan bir şey söylermişçesine

aktardı Percival’ın söylediğini:

“Canavar denizden geliyormuş.”

Gülenlerin en sonuncusu da sustu. Şimdi öteki çocuklara

kamburumsu bir karartı gibi görünen Ralph, elinde olmadan

denize doğru döndü. Toplantıdakiler de denize baktılar. Uçsuz

bucaksız suları, enginlerdeki açık denizi, çivit rengi sonsuzmümkünlıklar bilinmezliğini düşündüler; mercan kayalıklardan

gelen uğultuları, fısıltıları dinlediler sükunet içinde.

Maurice, öylesine yüksek bir sesle konuştu ki, hepimiz

irkildi:

“Babam, denizlerdeki tüm hayvanların daha bulunmadığını

söylemiş oldu.”

münakaşa yeniden başladı. Ralph, ışıldayan denizkabuğunu

uzattı. Söz dinleyen Maurice, denizkabuğunu eline aldı.

Ortalık duruldu.

“Jack, korkabilirsiniz çünkü insanlar iyi mi olsa korkarlar,

diyor. Buna bir diyeceğim yok. Jack bu adada hayvan olarak

ancak domuz var derken, herhalde haklıdır, fakat aslen

bilmiyor başka hayvan olup olmadığını, doğrusu katiyenbilmiyor demek istiyorum…”

Maurice bir nefes aldı:

“Babam diyor ki, bir şeyler varmış… Neydi onların adı…

Mürekkep çıkaran bir şeyler… Mürekkepbalıkları… Yüzlerce

yarda uzunluğundaymış bunlar; balinaları olduğu şeklinde

yutuverirlermiş.”

Maurice gene durdu, kıvançla güldü: